Oyun teorisi, karar vericilerin birbirlerinin eylemlerini dikkate alarak strateji geliştirdiği matematiksel bir yaklaşımdır. Bu teori, özellikle işbirliği ve çatışma durumlarında tercih edilen stratejileri analiz eder. İşbirliğinin zorunlu olduğu durumlarda, oyun teorisi, tarafların birlikte hareket etmelerinin uzun vadede daha karlı olabileceğini ortaya koyar. Bunun en önemli uygulama alanlarından biri de hukuki uyuşmazlıklarda arabuluculuk sürecidir.

Arabuluculuk, uyuşmazlık yaşayan tarafların, mahkemeye gitmeden, bir arabulucunun yardımıyla anlaşmazlıklarını çözmelerine imkan tanıyan bir alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemidir. Arabuluculuk sürecinde, taraflar kendi kararlarını kendileri verir ve bu süreç gönüllülük esasına dayanır. Oyun teorisine göre, mahkemeye gitmek yerine arabuluculuğu tercih etmek, hem zaman hem de maddi açıdan daha avantajlı olabilir. Çünkü uzun süren mahkeme süreçlerinin getirdiği maliyetler ve belirsizlikler yerine, taraflar arabulucu ile müzakere ederek daha hızlı ve esnek çözümler bulabilirler​​​.

Arabuluculuk, özellikle tarafların karşılıklı anlayış ve işbirliği geliştirmesine katkıda bulunur. Oyun teorisindeki “prisoner’s dilemma” (mahkum ikilemi) gibi işbirliği modelleri, tarafların bireysel çıkarlarının ötesinde hareket etmelerini teşvik eder. Bu modelde taraflar kısa vadeli kazançlar için çatışmaya girebilirken, uzun vadeli ilişkiler ve karşılıklı güven, işbirliğini daha mantıklı hale getirir​.

Arabuluculuk süreçlerinde, taraflar bir uzlaşmaya vardıklarında bu uzlaşma belgesi resmi hale getirilir ve icra edilebilirliği sağlanır. Bu yöntem, mahkemeye gitmeden uyuşmazlıkların çözülmesini destekleyerek hem yargının yükünü hafifletir hem de taraflar arasındaki ilişkileri korur​​.